68 AKSARAY
Sayfalar
Ana Sayfa
ERSAĞ AKSARAY
AĞAÇÖREN
ESKİL
GÜLAĞAÇ
GÜZELYURT
ORTAKÖY
SARIYAHŞİ
VİDEOLAR
AKSARAY TARİHİ
AKSARAY SEFİDAB CİLT TAŞI
ÜYE GİRİŞİ ÜYE OLMAK İÇİN ALTTAKİ LİNK İ TIKLA
ERSAĞ
ersağ gıda takviyeleri
-
ersağ gıda takviyeleri
Ersa� Temizlik ve Kozmetik �r�nleri Resmi Web Sitesi
-
AKSARAY TARİHİ
AKSARAY İLİ TARİHİ VE TARİHİ ESERLERİ
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE AKSARAY
Genel Bilgiler
M.Ö. 7000-6000 yıllarında Neolitik devirde Anadolu medeniyetinin ilk izlerini gördüğümüz Konya yakınlarındaki Çatal höyükte Hasandağı’na dolayısıyla Aksaray’a ait vesikalara rastlanmaktadır. Burada Hasandağının lav püskürttüğünü tasvir eden bir kazıntı resme rastlanmıştır.
AKSARAY RESİMLERİ
AKSRAY FOTOĞRAFLARI
AKSARAY TARİHİ ESERLERİ
AKSARAY TARİH
AKSARAY YER ALTI ŞEHRİ
AKSARAY
Neolitik dönemde Aksaray ve çevresi iskân görmüştür. Kalkolitik ve eski demir devirlerinde iskan olup olmadığı bilinmemekle birlikte çevre köylerde (Böget ve Koçaş) bu döneme ait seramiklere rastlanmaktadır.
M.Ö. 3000-2000 yıllarında Anadolu’da Hatti kavmi yaşamıştır. Bu dönemde asurlu tacirler burada ticaret yapmışlardır. Aksaray’ın ilk ve orta tunç devirlerindeki durumunu Acemhöyük ören yerlerindeki yapılan kazılardan ve müze müdürlüğünün satın almış olduğu eski eserlerden öğrenmekteyiz. Bu dönemde Asurlu tüccarlar Mezopotamya’dan gelerek şehirlerin banliyölerinde ticaret merkezi kurmaya başlamışlardır.
Asurlu tüccarlar yazıyı biliyorlardı. Pişirilmiş çamur üzerine yazılmış metinler, çamurun pekiştirilmesi suretiyle yapıştırılıyordu. Höyük. M.Ö. 3000’den itibaren iskan edilmiştir. Acemhöyük’ ün en parlak devirleri M.Ö.2000 yılının ilk yarısına isabet etmektedir.
Koloni dönemlerinin sonlarına doğru, M.Ö. 1700 yıllarında Kafkaslardan gelen, küçük şehir devletleri kuran ve Anadolu’da, askeri bir devlet halinde bir kavmin varlığını görüyoruz. Hint-Avrupalı olan bu kavmin Anadolu’da siyasi iktidarı ele geçirerek kurduğu devlet, eski Hitit Devletidir. Aksaray’da Hititlere ait eserler bulunmamakla beraber mağlup memleketler arasında Aksaray’ın da adı geçmektedir.
Orta Anadolu’da MÖ.13.yy. sonlarına kadar devam eden Hitit egemenliği M.Ö. 2.yy.da batıdan (Trakya) gelen ve deniz kavimleri olarak bilinen kavimlerin en güçlüsüdür.
Yanardağ küllerinin sıkışmasından oluşan tüf tabakalarının çok kolay kazılabilme özelliği nedeniyle bölgemize çok sayıda yeraltı şehri, dik yamaçlara kaya içinde yerleşme birimleri yapılmıştır. 7.yy. sonlarından itibaren Müslüman Arapların Anadolu üzerinden İstanbul’a yaptıkları seferler nedeni ile bölgeye sığınan Hıristiyanların sayısı çok artmış, Ihlara, Gelveri ve Göreme gibi yerleşim birimleri oluşmuştur.
Aksaray, 1142 tarihinde Selçuklular tarafından zapt edilmiş ve 1470 yıllarındaki Osmanlı hâkimiyetine kadar İlhanlı, Danişmentli, Karamanoğulları egemenliğinde kalmıştır.1470 yıllarında Aksaray’ı ele geçiren İshak Paşa tarafından, Fatih Sultan Mehmet’in emri ile halkın bir bölümü İstanbul’a nakledilmiştir.
Aksaray geçmişten günümüze Hitit, Pers, Hellenistik Dönem (Büyük İskender), Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerinde kalmıştır. Cumhuriyet dönemine kadar Konya’ya bağlı bir sancak olan Aksaray 1920 yılında vilayet olmuş, 1933 yılında vilayetliği lağvedilerek Niğde'ye ilçe olarak bağlanmıştır. 15 Haziran 1989 yılında yeniden vilayet olmuştur.
Aksaray’ın adının ilk olarak eski Hitit metinlerinde geçen “Nenessa (Nenossos) olduğu sanılmaktadır. M.Ö. 1. bin yılda Kral Kiakki döneminde Şinakhatum - Şinukhtu olarak anılan Aksaray, Hellenistik dönemde Kapadokya Krallığına bağlanmış ve Garsaura olan ismi Arkhelais olmuştur. Selçuklular döneminde de II. Kılıçarslan tarafından Arkhelais olan adı Aksaray olarak
değiştirilmiş ve ikinci başkent durumuna gelmiştir. Şehre kötü insanların alınmamasından dolayı iyi insanların yaşadığı yer anlamına gelen "Şehr-i Süleha" olarak anılmıştır.
Aksaray, M.Ö. 8. bin yıla kadar uzanan tarihi, günümüze kadar hüküm süren çeşitli medeniyetlere ait kültürel varlıkları, tabii güzellikleri ve ticari bir merkez olması dolayısıyla hiçbir dönemde önemini yitirmemiştir.
Kapadokya'nın kapısı konumundaki Aksaray, kültürel varlıkları yanında doğal zenginlikleri ile de ziyaretçilerine değişik ve ilginç tatil olanakları sunmaktadır. Orta Anadolu Bölgesi’nde, tarihi İpek Yolu'nun önemli merkezlerinden birisi olan Aksaray, günümüzde de doğu-batı ve kuzey-güney yönleri arasında uzanan ana bağlantı yollarının kavşağında yer almaktadır. Güzelyurt'u, Ihlara Vadisi, Sultan Hanı, Eğri Minare’si, kış sporları turizm merkezi ilan edilen Hasan Dağı ve Ziga Kaplıcaları ile Anadolu'nun ortasında çekici bir merkez konumuna gelmiştir.
Tarihçe
M.Ö. 7000-6000 yıllarında Neolitik devirde Anadolu medeniyetinin ilk izlerini gördüğümüz Konya yakınlarındaki Çatal höyükte Hasandağı’na dolayısıyla Aksaray’a ait vesikalara rastlanmaktadır. Burada Hasandağının lav püskürttüğünü tasvir eden bir kazıntı resme rastlanmıştır. Neolitik dönemde Aksaray ve çevresi iskân görmüştür. Kalkolitik ve eski demir devirlerinde iskan olup olmadığı bilinmemekle birlikte çevre köylerde (Böget ve Koçaş) bu döneme ait seramiklere rastlanmaktadır.
M.Ö. 3000-2000 yıllarında Anadolu’da Hatti kavmi yaşamıştır. Bu dönemde Asurlu Tacirler burada ticaret yapmışlardır. Aksaray’ın ilk ve Orta Tunç devirlerindeki durumunu Acemhöyük ören yerlerindeki yapılan kazılardan ve müze müdürlüğünün satın almış olduğu eski eserlerden öğrenmekteyiz.
Bu dönemde Asurlu tüccarlar Mezopotamya’dan gelerek şehirlerin banliyölerinde ticaret merkezi kurmaya başlamışlardır. Asurlu tüccarlar yazıyı biliyorlardı. Pişirilmiş çamur üzerine yazılmış metinler, çamurun pekiştirilmesi suretiyle yapıştırılıyordu. Höyük. M.Ö. 3000’den itibaren iskan edilmiştir. Acemhöyük’ ün en parlak devirleri M.Ö.2000 yılının ilk yarısına isabet etmektedir.
Koloni dönemlerinin sonlarına doğru, M.Ö. 1700 yıllarında Kafkaslardan gelen, küçük şehir devletleri kuran ve Anadolu’da, askeri bir devlet halinde bir kavmin varlığını görüyoruz. Hint-Avrupalı olan bu kavmin Anadolu’da siyasi iktidarı ele geçirerek kurduğu devlet, eski Hitit Devletidir. Aksaray’da Hititlere ait eserler bulunmamakla beraber mağlup memleketler arasında Aksaray’ın da adı geçmektedir.
Orta Anadolu’da MÖ.13.yy. sonlarına kadar devam eden Hitit egemenliği M.Ö. 2.yy.da batıdan (Trakya) gelen ve deniz kavimleri olarak bilinen kavimlerin en güçlüsüdür.
Yanardağ küllerinin sıkışmasından oluşan tüf tabakalarının çok kolay kazılabilme özelliği nedeniyle bölgemize çok sayıda yeraltı şehri, dik yamaçlara kaya içinde yerleşme birimleri yapılmıştır. 7.yy. sonlarından itibaren Müslüman Arapların Anadolu üzerinden İstanbul’a yaptıkları seferler nedeni ile bölgeye sığınan Hıristiyanların sayısı çok artmış, Ihlara, Gelveri ve Göreme gibi yerleşim birimleri oluşmuştur.
Aksaray, 1142 tarihinde Selçuklular tarafından zapt edilmiş ve 1470 yıllarındaki Osmanlı hâkimiyetine kadar İlhanlı, Danişmentli, Karamanoğulları egemenliğinde kalmıştır.1470 yıllarında Aksaray’ı ele geçiren İshak Paşa tarafından, Fatih Sultan Mehmet’in emri ile halkın bir bölümü İstanbul’a nakledilmiştir.
Aksaray geçmişten günümüze Hitit, Pers, Hellenistik Dönem (Büyük İskender), Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı egemenliklerinde kalmıştır. Cumhuriyet dönemine kadar Konya’ya bağlı bir sancak olan Aksaray 1920 yılında vilayet olmuş, 1933 yılında vilayetliği lağvedilerek Niğde'ye ilçe olarak bağlanmıştır. 15 Haziran 1989 yılında yeniden vilayet olmuştur.
Aksaray’ın adının ilk olarak eski Hitit metinlerinde geçen “Nenessa (Nenossos) olduğu sanılmaktadır. M.Ö. 1. bin yılda Kral Kiakki döneminde Şinakhatum - Şinukhtu olarak anılan Aksaray, Hellenistik dönemde Kapadokya Krallığına bağlanmış ve Garsaura olan ismi Arkhelais olmuştur. Selçuklular döneminde de II. Kılıçarslan tarafından Arkhelais olan adı Aksaray olarak değiştirilmiş ve ikinci başkent durumuna gelmiştir. Şehre kötü insanların alınmamasından dolayı iyi insanların yaşadığı yer anlamına gelen "Şehr-i Süleha" olarak anılmıştır.
Selçuklular Dönemi
1040 tarihinde Dandanakan savaşında Gaznelilere karşı zafer kazanılmasıyla kurulan Büyük Selçuklu Devleti, Alparslan tarafından Malazgirt Zaferinin (1071) kazanılmasıyla Anadoluya adım atmıştır.
1076 yılında Süleyman Şah'ın İznik'i fethiyle, Büyük Selçuklu Devleti ile bağlantılı Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuştur. Süleyman Şah Antakya' ya düzenlediği ilk sefer sırasında Ebul Gazi' yi ( Hasan Bey ki, Hasandağı bu zatın ismi ile anılır.) Kapadokyaya vali tayin eder. Süleyman Şah'ın Bizans hakimiyetindeki Antakya'yı almak istemesiyle ve bunu başaramaması sonucu ölümüyle, Anadolu
Selçuklu Devleti bir müddet için bağımsızlığını yitirmişse de daha sonra oğlu I. Kılıçarslan'ın Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Berkyaruk ile birlikte hareket etmesi, Anadoluya saldıran Haçlı Ordularını yine birlikte hareket ettiği Danişmend Beyi Melik Gümüştekin desteğinde bozguna uğratması sonucu, Aksaray (o zamanki adıyla Archalais) Anadolu Selçukluları egemenliğine girmiştir.
Aksaray bu dönemde aralıklı olarak Danişmendlilerin ve Anadolu Selçuklularının hakimiyeti altına girmiştir. Aksaray'ın en önemli eserlerinden biri olan Ulu Cami, bu dönemde Kılıçarslan' ın oğlu Rükneddin Mesud tarafından yaptırılmış olup, aynı sultan zamanında Aksaray imar yönünden oldukça geliştirilmiştir.
SuItan Mesud, ilk defa para bastıran Anadolu Selçuklu hükümdarıdır. Sultan Mesud'dan sonra hükümdar olan oğlu II. KıIıçarslan, Aksaray şehrini ikinci bir payitaht gibi görmüş, büyük bir imar hamlesi başlatmış, babası tarafından yaptırılan Ulu Camiyi genişletmiş, Ulucaminin abanoz ağacından yapılan muhteşem minberine babasının adı yanına kendi adını da kazdırtmıştır.
II. Kılıçarslan gönlünü bu topraklara kaptırmıştı. Anadolu Birliği onun en büyük rüyasıydı. Bu amaç doğrultusunda Kayseri ve Sivas'ı zaptetti. Aksaraya kale inşa ettirdi. Buraya Azerbaycandan alimler, sanatkarlar, tüccarlar ve mücahitler getirterek yerleştirdi. Sultanhanı'Kasabasında bulunan ve Selçuklu Han örneklerinin en nadidesi olan Aksarayda adına yaptırdığı Kılıçarslan Hamamı bu döneme ait günümüze ulaşan en eski hamam örneğidir.
Aksaray adının da Kılıçarslan tarafından şehre ak taşlar kullanılarak yaptırılan saraydan geldiği muhtemeldir. Bu saray tarihin Archalais'ini Aksaray'a çevirmiştir. Etrafında medrese, kervansaray,hamam, imarethane, tabhane gibi çok ve çeşitli sosyal yardım ve hayır müesseseleri ve irfan yuvaları bulunmaktaydı. Bugün bunlardan hiç biri ayakta değildir.
Eğer Aksaray olmasaydı, Danişmendliler ortadan kalkmaz, Anadoluda Müslüman-Türk birliği kurulamazdı. Anadoluda ulusal bir Türk varlığının kuruluşunda Aksarayın rolü büyüktür.
Aksaray II. Kılıçarslan'ın ölümünden sonra da Anadolu Selçuklularının önem verdiği, çoğu zaman askeri bir üs olarak yararlandığı bir şehir olmaya devam etmiştir.
Selçuklu Sultanlarından Gıyaseddin Keyhüsrev in oğlu Alaaddin Keykubat, Aksarayda dedesi tarafından inşa ettirilen sarayda oturmuştur. Bu dönemde Danişmendlilerden Yağıbasanoğlu Muzafferüddin Mahmut, Alaaddin Keykubat tarafından Aksaray Valisi tayin edilmiştir. Danişmendliler de bu vesileyle Aksaray'a birkaç eser kazandırmışlardır:
Muzafferiye Medresesi, Muzafferüddin Melik Mahmut Gazi Hangahı (Darphane), Zahirüddin Hangahı, İmadiyye Hangahı, Bedriye (bugünkü adıyla Kadıoğlu) Medresesi ve Melikiyye Medresesi bunlar arasındadır.
Daha sonra tahta geçen İzzeddin Keykavus döneminde, İslam aleminin büyük alimlerinden Şeyh-ül Ekber Muhiddin-i Arabi Aksaray'a gelerek medreselerde ders vermiştir. Bu dönemde Moğol Hükümdarlarından Baycu Noyan Aksaray da hakimiyeti altına alarak, etrafı yakıp yıkmış, hatta bir kış mevsimini de Sultanhanı civarında geçirmiştir.
İzzeddin Keykavus'un Moğollara vergi vermek istememesi sonucu Moğol Hükümdarı Hülagü Han, İzzeddin Keykavus'un kardeşi Rükneddin Kılıçarslan'ı bir fermanla Sultan ilan etti. Rükneddin Kılıçarslan döneminde Aksaray, sultanın oturduğu ve ülkeyi yönettiği bir şehir yani payitaht konumundadır.
Rükneddin Kılıçarslan yine Anadoludaki karışıklıklar döneminde Moğollarca zehirletilmiş, yerine 6 yaşında olan III. Gıyaseddin Keyhüsrev sultan olmuştur. Daha sonra Anadoludaki iç karışıklık Aksaray'ı da içerisine almış, Moğol Şehzadelerinden Kongurtay tarafından şehir bir defa daha yıkılıp yakılmış ve yağmalanmıştır.
İlhanlılar döneminde Şehzade Keygatu 20.000 kişilik bir ordu ile Aksaray'a yürümüşse de şehre ve sakinlerine oldukça iyi davranmış ve Aksaray bu yıllarda, yani 1285 tarihinden itibaren yeniden gelişme ve güzelleşme yoluna girmiştir.
Bu dönemde Selçuklu hükümdarı Sultan II. Gıyaseddin Mesud'dur. Daha sonra tahta geçen III. Alaaddin Keykubat zamanında Aksaray'a Pervane Müniddin Muhammed Bey kadı olarak görevlendirilmiştir.
Aksaray bu dönem içerisinde zaman zaman Moğollar tarafından işgale uğramış, zaman zaman Selçuklu egemenliğine girmiş, her hükümdar büyük zulüm yaşamıştır. Ticaret yolu üzerinde olması, yaşadığı bütün eziyetlere rağmen Aksaray'ın varlığını sürdürmesine vesile olmuş, Anadolunun önemli yerleşim noktalarından biri olarak hayatiyetini sürdürmüştür. Zaten bu dönem Sultan II. Mesud'un 1308'de ölümü ile Selçuklu Devleti varlığının da sona erdiği dönem olup, Anadolu Beylikleri Dönemi başlamıştır.
Selçuklular Dönemi
1040 tarihinde Dandanakan savaşında Gaznelilere karşı zafer kazanılmasıyla kurulan Büyük Selçuklu Devleti, Alparslan tarafından Malazgirt Zaferinin (1071) kazanılmasıyla Anadoluya adım atmıştır.
1076 yılında Süleyman Şah'ın İznik'i fethiyle, Büyük Selçuklu Devleti ile bağlantılı Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuştur. Süleyman Şah Antakya' ya düzenlediği ilk sefer sırasında Ebul Gazi' yi ( Hasan Bey ki, Hasandağı bu zatın ismi ile anılır.) Kapadokyaya vali tayin eder. Süleyman Şah'ın Bizans hakimiyetindeki Antakya'yı almak istemesiyle ve bunu başaramaması sonucu ölümüyle, Anadolu Selçuklu Devleti bir müddet için bağımsızlığını yitirmişse de daha
sonra oğlu I. Kılıçarslan'ın Büyük Selçuklu Devleti Hükümdarı Berkyaruk ile birlikte hareket etmesi, Anadoluya saldıran Haçlı Ordularını yine birlikte hareket ettiği Danişmend Beyi Melik Gümüştekin desteğinde bozguna uğratması sonucu, Aksaray (o zamanki adıyla Archalais) Anadolu Selçukluları egemenliğine girmiştir.
Aksaray bu dönemde aralıklı olarak Danişmendlilerin ve Anadolu Selçuklularının hakimiyeti altına girmiştir. Aksaray'ın en önemli eserlerinden biri olan Ulu Cami, bu dönemde Kılıçarslan' ın oğlu Rükneddin Mesud tarafından yaptırılmış olup, aynı sultan zamanında Aksaray imar yönünden oldukça geliştirilmiştir.
SuItan Mesud, ilk defa para bastıran Anadolu Selçuklu hükümdarıdır. Sultan Mesud'dan sonra hükümdar olan oğlu II. KıIıçarslan, Aksaray şehrini ikinci bir payitaht gibi görmüş, büyük bir imar hamlesi başlatmış, babası tarafından yaptırılan Ulu Camiyi genişletmiş, Ulucaminin abanoz ağacından yapılan muhteşem minberine babasının adı yanına kendi adını da kazdırtmıştır.
II. Kılıçarslan gönlünü bu topraklara kaptırmıştı. Anadolu Birliği onun en büyük rüyasıydı. Bu amaç doğrultusunda Kayseri ve Sivas'ı zaptetti. Aksaraya kale inşa ettirdi. Buraya Azerbaycandan alimler, sanatkarlar, tüccarlar ve mücahitler getirterek yerleştirdi. Sultanhanı'Kasabasında bulunan ve Selçuklu Han örneklerinin en nadidesi olan Aksarayda adına yaptırdığı Kılıçarslan Hamamı bu döneme ait günümüze ulaşan en eski hamam örneğidir.
Aksaray adının da Kılıçarslan tarafından şehre ak taşlar kullanılarak yaptırılan saraydan geldiği muhtemeldir. Bu saray tarihin Archalais'ini Aksaray'a çevirmiştir. Etrafında medrese, kervansaray,hamam, imarethane, tabhane gibi çok ve çeşitli sosyal yardım ve hayır müesseseleri ve irfan yuvaları bulunmaktaydı. Bugün bunlardan hiç biri ayakta değildir.
Eğer Aksaray olmasaydı, Danişmendliler ortadan kalkmaz, Anadoluda Müslüman-Türk birliği kurulamazdı. Anadoluda ulusal bir Türk varlığının kuruluşunda Aksarayın rolü büyüktür.
Aksaray II. Kılıçarslan'ın ölümünden sonra da Anadolu Selçuklularının önem verdiği, çoğu zaman askeri bir üs olarak yararlandığı bir şehir olmaya devam etmiştir.
Selçuklu Sultanlarından Gıyaseddin Keyhüsrev in oğlu Alaaddin Keykubat, Aksarayda dedesi tarafından inşa ettirilen sarayda oturmuştur. Bu dönemde Danişmendlilerden Yağıbasanoğlu Muzafferüddin Mahmut, Alaaddin Keykubat tarafından Aksaray Valisi tayin edilmiştir. Danişmendliler de bu vesileyle Aksaray'a birkaç eser kazandırmışlardır: Muzafferiye Medresesi, Muzafferüddin Melik Mahmut Gazi Hangahı (Darphane), Zahirüddin Hangahı, İmadiyye Hangahı, Bedriye (bugünkü adıyla Kadıoğlu) Medresesi ve Melikiyye Medresesi bunlar arasındadır.
Daha sonra tahta geçen İzzeddin Keykavus döneminde, İslam aleminin büyük alimlerinden Şeyh-ül Ekber Muhiddin-i Arabi Aksaray'a gelerek medreselerde ders vermiştir. Bu dönemde Moğol Hükümdarlarından Baycu Noyan Aksaray da hakimiyeti altına alarak, etrafı yakıp yıkmış, hatta bir kış mevsimini de Sultanhanı civarında geçirmiştir.
İzzeddin Keykavus'un Moğollara vergi vermek istememesi sonucu Moğol Hükümdarı Hülagü Han, İzzeddin Keykavus'un kardeşi Rükneddin Kılıçarslan'ı bir fermanla Sultan ilan etti. Rükneddin Kılıçarslan döneminde Aksaray, sultanın oturduğu ve ülkeyi yönettiği bir şehir yani payitaht konumundadır.
Rükneddin Kılıçarslan yine Anadoludaki karışıklıklar döneminde Moğollarca zehirletilmiş, yerine 6 yaşında olan III. Gıyaseddin Keyhüsrev sultan olmuştur. Daha sonra Anadoludaki iç karışıklık Aksaray'ı da içerisine almış, Moğol Şehzadelerinden Kongurtay tarafından şehir bir defa daha yıkılıp yakılmış ve yağmalanmıştır.
İlhanlılar döneminde Şehzade Keygatu 20.000 kişilik bir ordu ile Aksaray'a yürümüşse de şehre ve sakinlerine oldukça iyi davranmış ve Aksaray bu yıllarda, yani 1285 tarihinden itibaren yeniden gelişme ve güzelleşme yoluna girmiştir.
Bu dönemde Selçuklu hükümdarı Sultan II. Gıyaseddin Mesud'dur. Daha sonra tahta geçen III. Alaaddin Keykubat zamanında Aksaray'a Pervane Müniddin Muhammed Bey kadı olarak görevlendirilmiştir.
Aksaray bu dönem içerisinde zaman zaman Moğollar tarafından işgale uğramış, zaman zaman Selçuklu egemenliğine girmiş, her hükümdar büyük zulüm yaşamıştır. Ticaret yolu üzerinde olması, yaşadığı bütün eziyetlere rağmen Aksaray'ın varlığını sürdürmesine vesile olmuş, Anadolunun önemli yerleşim noktalarından biri olarak hayatiyetini sürdürmüştür. Zaten bu dönem Sultan II. Mesud'un 1308'de ölümü ile Selçuklu Devleti varlığının da sona erdiği dönem olup, Anadolu Beylikleri Dönemi başlamıştır.
Osmanlılar Zamanında Aksaray
Konyayı kendi merkezi yapan Karamanoğulları Beyliği, kurulan beylikler içerisinde en güçlü olanı idi. Aksarayda o dönemler bu güçlü beyliğin sınırları içinde bulunuyordu. Anadoluda beylikler devri bir iç mücadeleye sahne olmuştur. Osmanlı Beyliği kendisini mümkün olduğu kadar bu mücadelenin dışında tutmuştur. Hedef olarak Bizans ve küffar illerini kendine mücadele alanı olarak seçmiştir. Bu tutumuyla kısa zamanda Anadolu halkının sevgi ve saygısını kazanmış, önemli bir güç olarak kendisini göstermiştir.
Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıd, Anadolu Türk Birliği siyasetine hız vermiştir. 1390 yılında Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan Beylikleri'nin ilhakı gerçekleşmiştir. Osmanlı Devletinin Anadoludaki nüfuzunun güçlendiğini gören Karamanoğlu Alaeddin Ali Bey, Osmanlı topraklarının bir kısmını ele geçirmiş, bunun üzerine Sultan Yıldırım Beyazıd ikinci Anadolu seferine çıkmak zorunda kalmıştır.
Doğunun cihangiri olan Timur ile batının cihangiri olan Yıldırım arasında 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı'na kadar, Osmanlı idaresinde kalan Aksaray, Yıldırım’ın savaşı kaybetmesi sonucu, tekrar bağımsızlıklarına kavuşan beyliklerden Karamanoğullarının idaresine girmiştir. Bu durum Fatih zamanına kadar sürmüştür.
Fatih, 1461 den sonra Konya’da sikke bastırarak, beylerbeyliğine oğlu şehzade Mustafa’yı tayin etti. Bu tarihte Aksaray, henüz Osmanlı idaresine geçmemiştir.
1470 yılında Aksaray ve çevresi Vezir-i Azam İshak Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu tarafından fethedilmiş ve Osmanlı topraklarına katılmıştır.
Fatih’in emriyle İstanbul’un fethinden sonra binlerce Müslüman Türk ailesi Aksaray'dan ve Ortaköy’den İstanbul'a getirilerek, ismini Aksaraylılardan ve Ortaköylülerden alan Aksaray ve Ortaköy semtlerine iskan edilmişlerdir.
Bu dönemde Aksaray, henüz Anadolu Selçuklu dönemindeki parlaklığını kaybetmemiş, sancak merkezi olarak mühim bir şehir özelliğini korumuştur.
Aksaray, Osmanlı döneminde yapılan 1501 tarihli yazıma göre 5.000-5.500 civarında Türk nüfusa sahiptir. Şehrin nüfusu, 1584'de 9.500'e çıkmıştır. XVII. ve XVIII. yüzyılda bu durumu koruyan Aksaray, XIX. yüzyılda önemini büyük ölçüde kaybetmiştir. Nitekim 1867’de nüfusu 3.000-3.500 kadariken, XIX. yüzyıldan sonra ancak 4.000-5.000'e yükselmiştir.
Aksaray'ın 1501’de otuzaltı, 1525’de otuzyedi, 1584’de kırkbir, XVII. yüzyılda ise otuziki mahallesi vardı. Evleri kerpiç ve taş yapıdandı.
XVII. yy.da Karaman eyaleti içerisindeki Aksaray Sancağında 13 Zeamet (Orta dereceli Devlet Memuru), 288 tımar vardı. Aksaray Sancak beyinin hası 350.000 akçadır.
1893 yılında Konya Vilayeti sınırlarında bulunan Aksaray, bir nahiye, yüzaltmış köyden ibaret olup, Kaymakam olarak Halis Efendi tayin edilmiştir. Aksaraydaki tarihi eserlerin hemen hemen tamamı Anadolu Selçuklu ve Beylikler dönemine aittir. Osmanlı dönemine ait çok az sayıda Camii,hamam ve türbe günümüze ulaşmıştır. Bir kısmı da zamanımıza kadar gelememiştir.
Ana Sayfa
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)